Welcome to Our Website

Hindistan’ın yıkıma değil ‘irfana’ ihtiyacı var

6 Aralık 1992 Hindistan’daki İslami eserler açısından bir dönüm noktası oluşturdu. Tarihi Babri Mescid (Cami) önceden yapılan bir organizasyon ile binlerce Hindu fanatik tarafından yıkılarak tarihe karıştı.

Babri Mescid’in yok ediliş hikayesi

Hindular Babri Camisi’nin, önemli ilahlarından Ram’ın doğum yerindeki tapınağın yıkılarak yerine inşa edildiği iddiasını dillendiriyor. Müslümanlar ise bu iddiayı kabul etmiyor.

Cami üzerindeki Müslüman ve Hindu tartışması gerilere gidiyor ama İngiliz sömürge döneminde canlanıyor olması bir tesadüf ve “böl, parçala, yönet” politikasından bağımsız olmasa gerektir. Yani İngilizlerin hep yaptığı gibi ileriye doğru bir fitne tohumu atması meselesi.

Nitekim kaynaklar cami üzerindeki ilk “dini şiddet”in 1853 yılında meydana geldiğini ve 1859 yılında İngiliz Kolonyal Yönetimi’nin çit çekerek ibadet yerlerini böldüğünü, Müslümanların içeride, Hinduların da dışarıda ibadet etmesine izin verdiğini kaydediyor.

Hindistan’ın Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını kazanması sonrasında ise Hindular 1949 yılında cami içerisine gizlice putlar ve semboller yerleştiriyor. Neticede hükümet camiyi ve müştemilatını tartışmalı bölge ilan edip kapısına kilit vuruyor.

Uzun yıllar sonra bölge yargıcı caminin kapılarını Hinduların ibadet etmesi için açma kararı veriyor. Müslümanlar haliyle bu kararı protesto ediyor.

BJP İktidara geldi, cami yıkıldı

1991 yılında Babri Camisi’nin bulunduğu Ayodya’nın bağlı bulunduğu eyalette, şu an Başbakan Modi’nin liderliğini yürüttüğü iktidar partisi BJP’nin iktidara gelmesi ile cami üzerindeki çekişmeler hız kazanıyor.

BJP liderlerinden L.K. Advani uzun bir dini yürüyüş başlatıp Cami önünde bitiriyor ve 6 Aralık 1992’de binlerce Hindu fanatik tarihi camiyi yerle bir ediyor.

Akabinde ülkede dini çatışmalar baş gösteriyor ve 2 bine yakın kişi hayatını kaybediyor.

Neticede, Caminin üzerine yapıldığı yerin mülkiyeti sorunu mahkemeye taşınıyor ve Allahabad Yüksek Mahkemesi caminin yerini Hindulara verip Müslümanlara ise yeni cami yapmaları için eşdeğer bir arsa tahsisine hükmediyor.

“Hindistan demokrasisi için sonsuza kadar Kara Gün”

Babri Mescid’in göz göre göre yıkılmasına tepki olarak Hindistanlı önde gelen Müslüman siyasetçilerden ve Tüm Hindistan Müslüman Birliği Asamblesi Başkanı Asaduddin Owaisi’nin yazdığı twitter mesajı Hindistanlı çoğu Müslümanın duygusunu yansıtıyor olmalı:

“6 Aralık, Hindistan demokrasisi için sonsuza kadar Kara Gün olarak kalacak. Babri Mescidi’ne saygısızlık ve onun yıkılması, adaletsizliğin sembolüdür.”

Aynı senaryo Gyanvapi Camisi için mi yazılıyor?

Yukarıda Babri Mescid’in yıkılması ile ilgili verdiğimiz bilgiler, aslında, bugünlerde Hindistan’da bir başka büyük cami, Veranesi’deki Gyanvapi Camisi üzerinde yaşanan tartışmalara sözü getirmek içindi.

Yazımızın başında, 6 Aralık 1992’nin yani tarihi Babri Mescid’in yıkılmasının Hindistan’daki İslami eserler açısından bir dönüm noktası oluşturduğunu söylemiştik. Olumsuz manada bir dönüm noktasından bahsediyoruz.

Babri Mescid’in yıkılarak yok edilmesi, Hindistan’da yüzlerce yıllık Müslüman hakimiyetinin beraberinde getirdiği medeniyetin izleri demek olan cami, medrese gibi tarihi eserlerin yok edilmesine örneklik oluşturabilecek bir dönüm noktası.

Bu noktada Hindistan’ın bir hakkını vermek gerekiyor. Babri Mescid yıkımından sonra parlamentodan geçirilen “İbadet yerleri” (Workship places) yasası ile yeni bir Babri Mescid örneğinin yaşanması engellenmek istendi. Ta ki Gyanvapi Camisi ile ilgili bölge mahkemesi 22 Mayıs 2023 tarihinde “arkeolojik araştırma” kararı verene kadar. Oysa kanun gereği artık hiçbir ibadet yerine dokunulmaması gerekiyordu.

Bu karar vesilesiyle “İbadet yerleri” yasası delinmiş oluyor ve dahası diğer ihlallere zemin hazırlanıyor.

İrfan Kuyusu

Gyanvapi Sanskritçe “İrfan Kuyusu” manasına geliyor. Cami aslında Hindistan’da Sanskrit isme sahip tek cami.

Yapımı ile ilgili çeşitli rivayetler var. Mevcut cami yönetimine göre Gyanvapi Camisi 500-600 yıldır, hatta daha uzun süredir var. Çok eski bir cami. Jaunpur’un Şarki Sultanları tarafından yaptırılmış, daha sonra Ekber Şah geliştirmiş.

Hindular ise, caminin 1669 yılında eski bir Şiva tapınağının Babürlü Sultanı Aurangzeb (Âlemgir) tarafından yıkılarak onun üzerine inşa edildiğini savunuyor.

Aynen Aralık 1992’de Hindu fanatikler tarafından yıkılan ve şu an üzerine Hindu tapınağı yapılan Babri Camisi gibi Gyanvapi Camisi ile ilgili Hindu talepleri de 19. yüzyılın ortalarında, kolonyal gücün hâkim olduğu dönemde başlamış. 1854’de Hinduların cami müştemilatına put koyma girişimlerini yerel mahkeme reddetmiş.

Daha sonrada günümüze kadar gelen bir yargı süreci var iki tarafın da müdahaleleriyle. Son gelinen noktada ise 15 Ağustos 1947 bağımsızlık günü itibari ile ibadet yerlerinin korunmasını öngören 1991 İbadet Yerleri yasasına rağmen Gyanvapi Camisi’nde arkeolojik araştırma yapılmasına karar verildi. Birinci araştırmada medyaya caminin şadırvanında Hindu tanrısı Ram’a ait bir sembol (Şivling) bulunduğu medyaya sızdırıldı. Şimdi ise mahkemeden camide bir bilimsel araştırma yapılmasına izin çıktı.

Hindistan Arkeoloji Araştırmaları kurumu camide bilimsel araştırmalarına devam ediyor.

Babri Mescid sürecine benzer bir süreç yürüyor gibi gözüküyor. Müslümanlar caminin yıkılmasına kadar gidecek bir süreç için endişe etmiyor değiller ama yargıya da güvenmek istiyorlar. İbadet Yerleri yasasına rağmen gitgide derinleşen yargı sürecini anlamakta zorluk çekiyor ve yargının tokmağını İslam eserleri üzerinde hissediyorlar.

Eğer bu kez de yargı tokmağı bu nadide İslam eseri üzerine inerse buldozer siyasetinin Hindistan’ın tamamına yayılması kabusunu yaşıyorlar.

Bu endişeyi sadece Müslümanlar yaşamıyor, mesela, Uttar Pradesh Eyaleti’ndeki Varanasi şehrinin en eski tapınaklarından biri olan Sankat Mochan Hanuman Tapınağı’nın başrahibi Vishwambhar Nath Mishra, caminin şadırvanında şivling “keşfi” ve bu bağlamda ortaya çıkan davalar da dahil olmak üzere Gyanvapi Mescidi etrafındaki mevcut tartışmaları, şehrin asırlara sari bir arada yaşama kültürünü bozma girişimi olarak görüyor ve ekliyor:

“Şu anda gördüğüm tek şey bu kültürü, onun değerlerini, bir arada yaşamayı baltalama çabasıdır. Son birkaç yıldır devam eden bir projeydi, ancak şimdi daha büyük bir ivme kazanıyor gibi görünüyor.”

Gelinen noktada tepkilere bakacak olursak, görünüşte iktidar partisinden bazı üst düzey şahsiyetler caminin Babri Mescid’in kaderine duçar olmasını istemediğini dillendiriyor. Ama Cami aleyhine her gelişme siyasi noktada onların siyasi heybesini şişiriyor.

Ana muhalefet Kongre Partisi tartışmalara mesafeli duruyor ama gelişmeleri siyasi hamle olarak değerlendiriyor. Ayrıca, iktidar partisi BJP’yi bu tür meselelerle halkı oyalamak ve enflasyon, işsizlik ve rupinin değer kaybetmesinden dikkatleri dağıtma enstrümanı olarak kullanmakla suçluyor.

Müslümanlarda endişeli bir bekleyiş var. Adaletin tecelli etmediğini düşünüyorlar.

“Dünyanın en büyük demokrasisi” olduğunu iddia eden Hindistan’ın İslami mirası büyük bir kültürel zenginlik kaynağı olarak görüp, tarihi eserlerin kökünü kazıma girişimlerine bir set çekmesi gerekmektedir.

Çünkü bu her şeyden önce kendisine zarar verecek. Ülkenin neredeyse altıda birini oluşturan Müslümanların devlete ve yargıya olan güvenlerini kaybetmelerine sebep olacak. Diğer azınlıklar da kendilerini güvende hissetmeyecekler.

Babri Camisi ve diğer birçok konuda olduğu gibi eserlere, değerlere verilen her bir zarar toplumsal kargaşa ve kaosa neden olacak, toplumsal huzursuzluk ülkenin kılcal damalarına kadar yayılacaktır, iç husumetler körüklenecektir.

İç huzurun bozulması kısa ve orta erimde, dünyanın en büyük güçlerinden bir haline gelme hedefi güden, Hindistan gelişmesini de etkileyecek, engelleyecektir.

Diğer taraftan, konuyu yakından takip eden Müslüman ülkelerin tepkisini tahmin etmek ise zordur, Hindistan’a diplomatik ve ekonomik ilişkiler bağlamında pahalıya mal olacak bir sürecin önü açılabilir.

Gyanvapi Sanskrit dilinde “irfan kuyusu” manasına geliyor demiştik. Hindistan’ın buldozer siyasetine değil de yüzyıllardır Veranesi (Benares) şehrinde hâkim olagelen irfana ihtiyacı var.

Fay hatları tetikleniyor

Gyanvapi Cami üzerindeki gerilimle ilgili Hindistan’dan bir uzmanın da görüşlerine başvurduk. Uzman hukuki süreç ve gelişmelere ilişkin kanaatlerini dile getirse de, “konunun hassasiyeti ve kendisine yönelik yaşanabilecek olumsuzluklardan” dolayı ismini vermek istemedi.

Uzman Yeni Şafak’a şu değerlendirmeleri yaptı:

“Sonunda Hindistan kendisini felakete götürecek bir yol ayrımına girmeye karar vermiş görünüyor. Neredeyse tüm kurumlar birer birer çökerken, başta Müslüman azınlık olmak üzere zayıf ve dışlanmış kesimler sistemden umudunu kaybetmiş durumda. Umutlarının son sığınağı olan yargı da onları hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor. Yargıtay’dan bile memnun değiller.

Görünen o ki, ibadet yerlerinin doğasını değiştirmeye yönelik girişimleri önlemek için tasarlanmış mevcut yasaya rağmen, yeni dilekçeler furyası başlatılmış gibi görünüyor.

Müslüman tarafı ilk günden bu yana herhangi bir ibadet yerinin dini karakterini değiştirmenin ceza gerektiren bir suç olduğunu öngören yasaya sarılıyor. Ama muhatap yok gibi. Görünüşe bakılırsa Yargıtay bile bu yasayı göz ardı ediyor.

Yasal inceliklerin ötesinde, Gyanvapi Mescidi külliyesinde mahkeme kararıyla yapılan araştırma, halkı toplumsal fay hatları üzerinden kutuplaştıracak başka bir duygusal meseleyi alevlendirmeyi amaçlıyor.”

Gyanvapi Camii yargı süreci

1991:

Varanasi’deki bir grup Hindu rahip, Gyanvapi Camii binasında ibadet etme izni almak için mahkemeye dilekçe verdi.

Aralık 1992:

6 Aralık’ta tarihi Babri Mescid (Camii) Hindu fanatikler tarafından yıkıldı (1991 tarihli İbadet Yerleri Yasası’nın göz ardı edildiği istisnai bir durum oldu Babri Mescid’in yıkımı).

Ağustos 2021:

5 Hindu kadın, Gyanvapi Camisi’nin dış duvarı tarafında bulunan Shringaar Gauri Türbesi ile caminin içinde bulunduğunu iddia ettikleri diğer tüm görünür ve görünmez tanrılara ibadet edebilmek için mahkemeye dilekçe verdi.

Mayıs 2022:

Mahkeme dilekçeye cevap olarak Hindistan Arkeoloji Araştırmaları Kurumu başkanlığında cami içerisinde arkeolojik araştırma talimatı verdi.

Eylül 2022:

Varanasi Mahkemesi, cami yönetiminin Hinduların dilekçesinin İbadet Yerleri Yasası’nın ruhuna aykırı olduğu yönündeki itirazın reddetti.

Nisan 2023:

Hukuk mahkemesi cami külliyesinde arkeolojik araştırma yapılması kararı verdi.

Temmuz 2023:

Mahkeme, Hindistan Arkeoloji Araştırmaları Kurumu’na caminin Hindu tapınağı üzerine inşa edilip edilmediğini tespit için radar kullanarak bilimsel araştırmasını yapması talimatını verdi.

Temmuz 2023:

Yüksek Mahkeme, Varanasi Bölge Mahkemesi’nin araştırma kararını 26 Temmuz’a kadar erteledi ve Mescid Komitesi’nin Allahabad Yüksek Mahkemesi’ne başvurmasını istedi.

Ağustos 2023:

Allahabad Yüksek Mahkemesi, “bilimsel araştırma/soruşturma adaletin sağlanması açısından gereklidir ve hem davacı hem de sanıklara yarar sağlayacaktır” görüşü ile cami yönetiminin dilekçesini reddetti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir